Taba Türk - Amerikan İşadamları Derneği
English
 
  Ana Sayfa
  Taba Hakkında
  Yönetim Kurulu
  Başkanın Mesajı
  Online Dergi
  Üyeler
  Hizmetler
  Yayınlar
  Eleman Arayanlar

 
CV Bankası
İş Olanakları
Duyurular
 
 
 
 
  Etkinlikler / Haberler


Geri Dön

 
TÜRKİYE’NİN AVRUPA BİRLİĞİNDEKİ YERİ



 
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI

SAYIN MESUT YILMAZ’IN

TÜRKİYE’DEKİ İSVİÇRE TİCARET ODASI DERNEĞİ

TARAFINDAN DÜZENLENEN TOPLANTIDA

“TÜRKİYE’NİN AVRUPA BİRLİĞİ’NDEKİ YERİ”

KONUSUNDA YAPACAKLARI KONUŞMA

(İstanbul, Yapı Kredi Plaza D Blok Konferans, Sergi ve Fuaye Salonu, 11 Şubat, Pazartesi, saat 13:00)





Sayın Başkan,
Değerli Konuklar ve Katılımcılar,


Her şeyden önce, Türkiye’deki İsviçre Ticaret Odası Derneğini, ülkemizin Avrupa Birliği’yle bütünleşme sürecine verdiği aktif destek için kutlamak isterim. Sivil toplum örgütlerimiz öncülüğünde düzenlenen bu tür toplantıların, bu sürece önemli katkıda bulunduğuna inanıyorum.

Avrupa Birliği’yle ilişkilerimizde hedefimiz, her zaman tam üyelik olmuştur. Türkiye-AB ilişkileri, Aralık 1999 Helsinki zirvesinde Türkiye’nin Ab üyeliğine resmen aday ilan edilmesinden bu yana, son derece dinamik bir mecrada seyretmektedir. Şimdi gayretlerimizi, katılım müzakerelerine bir an önce başlama hedefine yöneltmiş bulunuyoruz.

Türkiye, tarihiyle, coğrafyasıyla ve değerler sistemiyle, kendisini Avrupalı bir ülke olarak görmektedir. Atatürk Cumhuriyeti, Avrupa Değerler Sisteminin bir parçasıdır. Türkiye, kendi kimliği ile modernizmi, İslam ile Demokrasiyi ve Hukuk Devletini bağdaştıran ve yaşatan bir model oluşturmuştur. Bu modelin anahtarı, Laiklik ilkesidir. 11 Eylül sonrası ortamda, bu modelin önemi daha iyi anlaşılmaktadır.

Türkiye, Avrupa Birliği’ne hem çağdaş değerler sistemine uyum sağlayarak, hem de ulusal kimliğini koruyarak girecektir. Türkiye’nin üyeliği, Avrupa Birliği’nin özünü oluşturan etnik, dini ve kültürel hoşgörünün yeni bir göstergesi olacak, Avrupa’daki tarihi husumetlerin tamamen geride bırakılmasını simgeleyecektir.

Türkiye ile Avrupa Birliği’nin istikrar ve güvenliği ile stratejik, siyasi, ekonomik, ticari ve sosyal çıkarları, birbirini tamamlamaktadır. İlişkilerin temelinde, gerçek çıkarlar vardır. Nitekim, Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle ilişkileri, kırk yıldır çeşitli iniş-çıkışlar yaşamış olmakla birlikte, her seferinde karşılıklı çıkarlar temelinde yeniden rayına oturmuştur.

Türkiye’nin Avrupa’daki barış, istikrar, ekonomik refah ve sosyal adalet alanına dahil olması, bu alanın Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya’ya doğru daha da genişlemesine katkıda bulunabilecektir. Türkiye’nin çağdaş değerler sistemi temelinde Avrupa’yla bütünleşmesi, Akdeniz, Karadeniz ve Hazar Havzalarındaki ülkelerin Avrupa’ya bakışını da olumlu yönde etkileyecektir. Böylece, Avrupa Birliği’nin stratejik derinliği ve erişimi artacaktır. Birlik, dünya çapında bir güç olma yolunda önemli mesafe kaydedecektir.



- 1 -


Halkımızın ise, yaşam standartları yükselecek, Ülkemizin iç ve dış güvenliği, siyasi, ekonomik ve sosyal istikrarla pekişmiş olacaktır. Gençlerimiz, AB standartlarına uygun şekilde yetişme imkanına sahip olacaklardır. Avrupa sermayesi, Türkiye’de yeni istihdam alanları açılmasına katkıda bulunacaktır. Türkiye’nin çağdaş standartlara ulaşma ülküsü, AB dayanışmasının da yardımıyla hız kazanacaktır. Ülkemiz, Akdeniz, Karadeniz ve Hazar havzalarının kavşak noktasında bir ticaret, enerji ve ulaşım merkezi olarak, istikrarlı ve sürdürülebilir bir kalkınma hızını yakalayacaktır. Bir AB üyesi olarak Türkiye, iletişim devrimi ile küreselleşme sürecinin gereklerini çok daha hızlı ve etkin bir şekilde yerine getirme imkanına sahip olacaktır. Türkiye’nin Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına dayalı bir model olarak bölgesindeki ağırlığı artacaktır.

AB’ye üye 15 ülkenin nüfusu halen 375 Milyon, toplam yüzölçümü de 3,2 Milyon Km2 kadardır. Türkiye topluluğa bugün katılsaydı, AB’nin yüzölçümü % 24, nüfusu ise yaklaşık % 17 oranında artacaktı. Ayrıca, AB’nin 7,9 Milyar EURO olan gayrisafi yurt içi hasılası, % 5 oranında büyüyecekti.

1996-2000 yılları arasında Türk Ekonomisi yılda ortalama % 4 oranında büyümüştür. Bu bakımdan Türkiye, 1996-2000 yılları arasında, Bulgaristan, Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Litvanya ve Romanya’ya göre daha başarılı olmuş, Macaristan’la da aynı oranda ekonomik büyüme sağlamıştır.

Avrupa Birliği’yle ticaretimiz, toplam dış ticaretimizin yaklaşık % 50’sini oluşturmaktadır. 2000 yılında toplam ihracatımızın % 52,3’ü, ithalatımızın ise yaklaşık % 49’u Avrupa Birliği ile gerçekleşmiştir.

yılı, Ülkemiz açısından zorlu bir yıl olmuştur. Yaşadığımız ekonomik kriz, bizi uzun yıllar ihmal ettiğimiz yapısal sorumların çözümüne zorlamıştır. Hem uygulanan ekonomik programın, hem de Avrupa Birliği’ne tam üyelik yolundaki Ulusal programımızın gereği olarak, yapısal reformların pek çoğunu gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Bu, bizim daha sağlam bir temel üzerine bir bina inşa etmemize olanak verecektir.

Avrupa Birliği’yle ilişkilerimizde ise, yılı bir atılım dönemi olmuştur. yılı başlarında Avrupa Birliği komisyonu, Türkiye’ye ilişkin bir katılım öncesi stratejisi geliştirmiş ve tam üyeliğe yönelik bir yol haritası niteliğindeki katılım ortaklığı belgesini sunmuştur. 19 Mart’de Hükümetimiz, çok ciddi bir hazırlık sonrasında, Ulusal Programı kabul etmiştir. Bu program, siyasi, ekonomik ve idari veçheleriyle, Cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı reform projesi niteliğindedir. Ulusal Program ile Ekonomik Program, birbirini desteklemekte ve güçlendirmektedir.

Bugüne kadar ki uygulamaya baktığımızda, Ulusal programda öngördüğümüz kısa vadeli siyasi ve ekonomik tedbirlerin önemli bir bölümünü gerçekleştirdiğimiz görülmektedir.

- 2 -


Avrupa Birliği’yle tam üyelik müzakerelerinin başlamasının ön şartı olan siyasi kriterlerde, Ekim ayında gerçekleştirdiğimiz Anayasa değişiklikleriyle önemli bir atılım yaptık. Geçen hafta da bu Anayasa değişikliklerinin gerektirdiği uyum yasalarını kabul ettik.

Ulusal programımızın yaşama geçirilmesi açısından kilit önemi haiz ekonomik reform programımızı, özenle uyguluyoruz. yılı başı itibariyle, ekonomimizin krizden çıkmakta olduğuna dair göstergeler artmıştır. Şimdi amacımız, istikrarlı bir büyüme trendi yakalamak ve istihdamı artırmaktır.

Avrupa Birliği’nin geleceği, bizi yakından ilgilendirmektedir. AB’nin gelecekteki yapısıyla ilgili konuları ele alacak olan konvansiyon’da, Ülkemiz benim başkanlığım altındaki bir heyetle temsil edilecektir. Bu çalışmalara, Hükümetimizin ve Parlâmentomuzun yanı sıra, Sivil Toplumumuzun da aktif katıda bulunmasını arzu ediyoruz. Amacımız, konvansiyon çerçevesinde ortaya atılacak görüş ve modellere açık fikirlilikle yaklaşmak ve AB’nin geleceği üzerindeki tartışmalara yapıcı bir katkı sağlamaktır.

Avrupa’yla bütünleşme ülkümüz doğrultusunda ilerlerken, Siyasi Otoriteye ve Bürokrasiye olduğu kadar, Sivil Toplum Örgütlerimize de büyük görevler düştüğüne inanıyorum. Sivil Toplumun da giderek daha aktif bir şekilde Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle bütünleşme süreci konusunda Yerli ve Yabancı Kamuoyunun bilgilendirilmesine aktif katkıda bulunduğunu, toplumun ihtiyaçlarını da siyasi otoritenin dikkatine daha etkin bir şekilde getirdiğini memnuniyetle müşahede ediyorum. Derneğinizin bu yöndeki yapıcı katkılarının devamını diliyorum.

Teşekkür ederim.




Copyright © 2000-2022 TABA Tüm Hakları Saklıdır.