TABA TARAFINDAN ORGANİZE EDİLEN
“ÜRDÜN NİTELİKLİ SANAYİ BÖLGESİ” TANITIM TOPLANTISI
11 Ekim 2004 / Kalyon Otel


Türk-Amerikan İşadamları Derneği tarafından Ürdün Nitelikli Sanayi Bölgeleri’nden (ÜNSB) biri olan ve Resources Company for Development & Investment plc. (RCDI) tarafından işletilen sanayi şehrinin Türk firmalarına tanıtılması amacıyla 11 Ekim 2004 Pazartesi günü bir çalışma kahvaltısı düzenlendi.

Toplantıda TABA Başkanı Adnan Nas konuşmacılara bir hitapta bulundu ve sanayi şehrinin Pazarlama Müdürü Rana Toukan RCDI’ı tanıtan bir sunum yaptı. TABA Başkanı Adnan Nas’ın konuşmasının ve Rana Toukan’ın sunumunun metinleri aşağıda sunulmaktadır.

TABA Başkanı Adnan Nas’ın “Ürdün Nitelikli Sanayi Bölgesi Tanıtımı” konulu
toplantıda yaptığı konuşma


Sayın misafirler, hoşgeldiniz. Bugünkü toplantımızdan önce AB Gelişme raporu hakkında biraz konuşmak istiyorum. 6 Ekim tarihli Komisyon raporu ne çok iyimser, ne çok kötümser olmayı gerektirecek bir rapor. Fakat Türkiye için çok tarihi bir dönemeç olduğu doğru. Bu dönemecin sonucu ne olursa olsun Türkiye için olumlu bir gelişmeyi temsil ettiği de doğru. Bakıldığında ön koşul olan yasal düzenlemeler, askıya alınma kavramının vurgulanması, işgücünün sürekli serbest dolaşımına sınırlama getirilebilmesi, sürecin ucunun açık olması gibi rahatsız edici unsurlar var. Fakat beni rahatsız etmiyor. Medyamızda esen genel havadan da anlıyorum ki, kamuoyunda oluşturulan beklentiler bakımından rahatsız edici görünüyor. Uzun yıllar işi gereği Avrupa ile temasta olan bir işadamı olarak benim için hiç şaşırtıcı değil. Rasyonel Avrupalı olarak düşündüğümüzde, rasyonel bir rapor. Çünkü Türkiye Slovakya veya Slovenya gibi bir ülke değil. Türkiye’yi üye olarak almak kolay değil, çünkü Türkiye çok büyük bir ülke ve 2015 yılında AB’nin en kalabalık ülkesi olacak, Parlamentosu’nda en fazla sandalyeyi alacak. Bu kadar basit bir hadise değil, onların açısından da olaya anlayışla bakmak gerekiyor. Burada başkalarının değinmediği birkaç noktaya değinmek istiyorum. Bir tanesi, 17 Aralık tarihi çok önemli, 6 Ekim’de iş bitmiş değil. Çünkü karar mercii 17 Aralık’taki Konsey. Komisyon sadece Konsey’e bir öneri götürüyor, tabii ki sağlam bir öneri götürüyor. Konsey bunda bazı değişiklikler yapabilir, iyileştirebilir veya kötüleştirebilir. İyileştirebilir diye fazla iyimser beklentiler yaratırsak, ikide bir hayal kırıklığına uğrarız. Fakat iyi de kötü de olsa, müzakere tarihi vermeleri şartıyla durum olumludur. Neden iyidir? Türkiye’nin durumunu biliyoruz. Türkiye’de deniz bittiği için 2000 yılında krizlerden sonra, biliyorsunuz biz hep uçurumun kenarında kendimize geliriz, vites değiştirdik. Ekonomik istikrar programını hükümet değişikliklerine rağmen, çizgiyi kaybetmeden takip ettik. Bu bizi nispeten iyi bir duruma getirdi ama sorunlarımız bitmiş değil. Cari ve dış ticaret açıklarımız devam ediyor. Üstelik de biz bu cari açığı doğrudan yatırım gibi güvenli kaynaklarla değil sıcak parayla çeviriyoruz. Bu itibarla, iyi bir müzakere süreci için şartları bilmek lazım. Bakın bu müzakere süreci dediğimiz şey nedir? Toplumsal dönüşüm projesidir. Klübe giriş prosedürleri değildir. Bütün toplum olarak değişmeyi taahhüt ediyorsunuz. Çok ciddi bir söz veriyoruz. Toplum seyirci değil, zannediyor ki, bazı ağabeyler çıkacak, para dağıtacak. Öyle bir durum yok. Toplum bir söz veriyor, “ben değişeceğim, ben AB standartlarında bir toplum olacağım” diyor. Dolayısıyla bu hükümeti de aşan bir program. Toplumun taahhüt altına girdiği bir konu, bunu gözden uzak tutmayalım. Çoğunlukla okuduğumuz şeylerde, gazetelerde çıkan beyanlarda ve sivil toplum adına konuşan arkadaşlarda bu bilinci göremiyorum.

Dolayısıyla iyi müzakere yürütmek için ekonomik tabloyu tersine çevirmemiz şarttır. Sıcak para ile çevrilen bir cari açık yerine sağlam kaynaklarla doğrudan yabancı yatırımla, ya da sağlam kamu finansmanı ile çevrilen bir Türk ekonomisi gerekiyor. Bunu sağlamazsak müzakere yürütmek mümkün olmayacaktır. Bu tip şeyleri dile getirenlere pek rastlamıyoruz, ben burada dile getirmiş olayım. Kısa vadede bu açıdan IMF çok önemli. IMF ile anlaşamazsanız müzakere süreci askıya alınır. Bunu da kesin söyleyebilirim. Bütün bunlara rağmen, hükümet son derece olumlu bir sınav verdi. Gerçekten büyük bir iradeyle bu süreci yürütmüştür ve buraya kadar getirmiştir. Bundan sonrası da hükümetin tek başına başa çıkabileceği bir iş değildir. Toplumsal bir çaba gereklidir. Müzakere kararından yani 17 Aralık’tan sonra hemen bir ekonomik sonuç bekleyenlerimiz var. Böyle bir şey mümkün değil. Hemen ekonomik sonuç alınamaz. Başka ülkeler, müzakere kararından hemen sonra bile ekonomik kriz geçirmişlerdir. Slovakya, Polonya, Macaristan hatta Yunanistan bu ülkelerdendir. Dolayısıyla 17 Aralık’ta köşeyi döndük havasını süratle dağıtmamız gerekir. Öyleyse olumlu olan nedir? Olumlu olan değişmemizdir. Bugün değişmemiz umudu doğmuştur. Şahsen benim bu toplumun değişeceğine olan umudum azalmıştı. Çünkü biliyorsunuz bizde dışardan hafif bir baskı olmadan, kendi söküğümüzü dikemiyoruz. Şimdi önümüze bir hedef konmuş oluyor, bu baskı da sayılmaz. Senin kendi bileceğin iş diyorlar. Bir hedef var, biz bir taahhütte bulunduk, bir imza attık, Ulusal Program hazırladık. Ne demek Ulusal Program bileniniz var mı? Burada bu konuyu aydınlatabilecek var mı? Bu kadar gazete okuyorsunuz bir tane yeterli açıklama var mı? Hep genel açıklamalarla karşılaşıyoruz. 6 Ekim’den beri her şeyi okuyorum, birbirine benzer bir sürü yuvarlak sözler. Toplumu bilgilendiren bir şey göremiyorum. Biz Avrupa Programı yaptık, Katılım Ortaklığı Belgesi imzaladık. Orada ne vardı? 1000 kriterde eksikliğimiz var. Biz zaten bu eksikliklerimizi biliyoruz. Ortaya koymuş ve imzalamışız. Diyoruz ki 1000 kriterle Avrupa’dan gerideyiz, ondan sonra diyoruz ki 10-15 yıl nereden çıktı? 1000 kriteri ne kadar zamanda düzelteceğiz ? Çok doğal şeyleri kötüymüş gibi algılıyoruz. Doğruları görmeliyiz. Biz bu 1000 kriteri bu sürede düzelteceğiz. Ama bunu 10-15 yılda yaparsak Türkiye için çok büyük başarı olacaktır. Yoksa bu baskı olmazsa 100 yılda yapamayız. Bu sebeple çok olumludur diyorum. Bu 10-15 yıl direnebilirsek, eğer askıya aldırmamayı becerebilirsek büyük başarı olacaktır. Askıya alınma riski vardır, bu konu rapora yazılmasa iyi olurdu. Bizi rahatsız eden açık açık yazılarak gururumuzun kırılmasıdır. Askıya alınabileceğimizi biliyoruz. Böyle bir yetkileri zaten var. Slovakya’yı, Avusturya’yı askıya aldılar. Bilenleriniz vardır, bunu açıkça yazmamışlardı. Bizde biraz daha altını çizdiler. Bu açıdan bence çok olumlu. Biz 10-15 yıl boyunca direnirsek, bu işleri yapabilirsek 15 yıl sonra çok iyi bir noktada olacağız. Bugün, Chirac çıkıp sizi almıyoruz, veto ediyoruz diyebilir diye yazanlar var. Biz AB düzeyine gelelim, isterlerse bizi almasınlar. Zaten o zaman bu kadar iyi bir Türkiye olursa AB bizi almak için uğraşacak. Sorun burada, bu bilinçle davranmak lazım.

Bu açıdan, kısaca şunu söyleyebilirim, 15 yıl boyunca saçlarımız beyazlayacak. Buna herkes hazır olsun.Toplumun saçları beyazlayacak kadar çok çalışacağız. Bu çok iyi bir şey. İyi olan ve sevindirici olan durum budur. Bu her gün spora gitmek gibi bir şey. İlk başlangıçta zor gelecek, bir süre sonra onsuz yaşayamaz hale geleceğiz. Bu disipline alıştıktan sonra, Türk toplumu genelde tembel bir toplum değildir, biz bu işi başaracağız. Ama çok iyimser olmadan, gerçekçi olarak, kendimize güvenerek.

Haziran ayında yeni Yönetim Kurulu olarak işbaşına geldiğimizde, biz yeni döneme dünyanın değişen koşullarında yeni bir misyon, yeni bir vizyon ile başlıyoruz. Bu vizyon, doğrudan somut projelere odaklanarak, işadamımızın ciddi günlük sorunlarıyla uğraşan, onların darboğazlarına çıkış yolu gösteren çalışmalar yapmaktır. Bu küçük çalışma da bunun bir örneğidir.

Türkiye’nin bir Nitelikli Sanayi Bölgesi girişimi vardı, ancak tekstil sektörü konusu nedeniyle askıda kaldı. Ama hemen yakınımızda olan Ürdün bize, “siz sorunlarınıza başka bir çözüm bulana kadar gecikmeyin, bizde bu olanaklar var, ciddi maliyet avantajlarım var, altyapım çok iyi, ben tam bir piyasa ekonomisiyim, barışçı bir ekonomiyim, Ortadoğu’da böyle bir ülke bulamazsınız, kaldı ki kültürel bağlarımızdan dolayı size özel kolaylıklar da gösteririz, gelin burada tarife ve tarife dışı engeller olmadan Amerika’ya istediğiniz gibi ihracat yapın” diyor.

“Ürdün Nitelikli Sanayi Bölgesi siz başka çözümler bulana kadar yararlanabileceğiniz bir çözümdür, kullanın” diyorlar. 1999 yılında gayrı menkul yatırım şirketi olarak kurulan RCDI’a daha sonra Amerikan hükümeti tarafından Nitelikli Sanayi Bölgesi statüsü verilmiştir. Amerikan hükümeti tarafından tanınan imtiyazlar çerçevesinde sanayi bölgesinde üretim yapan üreticilerin malları gümrük vergisi kota ve diğer tarife dışı engellerden muaf olarak ABD’ye girmektedir. Bu üreticiler aynı zamanda Ürdün’ün başka ülkelerle imzalamış olduğu serbest ticaret anlaşmalarından faydalanabilmektedirler. Bu kolaylıklar arasında, ulaşım ve iletişim ağı ve arıtma tesisleri yanında olağanüstü kolay bir yerde kurulmuş olması, Amman’a 30 km. Queen Alia Havaalanı’na 25 dk. mesafede bulunmasını sayabiliriz. Altyapı açısından hiçbir sorunu yok. Ayrıca, burada üretim yapan şirketlere finansman imkanları ve danışmanlık hizmetleri de arzu ederlerse sağlanabiliyor. Çok ucuz maliyet koşulları ve vasıflı işgücü var.

Ayrıca giyim sanayi konusunda da hükümet tarafından desteklenen bir işgücü eğitimi var. Yani giyim sanayiinde çalışan firmalarımız açısından oldukça ilginç.

Türkiye’nin de daha önce Nitelikli Sanayi Bölgesi serüveni olduğunu, ancak tekstil sanayi nedeniyle bu konunun askıda kaldığını söylemiştim. Bu konuda Amerika ile Türkiye arasında bir anlaşmaya ya da uzlaşmaya varma ihtimali halen var. Fakat bunun ne kadar zaman alacağınıu bilemiyoruz. Özellikle İsrail veya Ürdün bağlantılı bir Türk Nitelikli Sanayi Bölgesi, bunun için de en fazla konuşulan yer Güneydoğu, Gaziantep vs. idi. Buralarda hala öyle bir şansımız var. Ama orda bile Ürdün ile bağlantı çok önemli olacak. Ya Ürdün ya da İsrail ile bağlantılı bir bölge olması gündemde, o açıdan da Ürdün ile bu ilişkiler çok faydalı olabilir. Süleyman Orakçıoğlu bugün toplantıya gelecekti. Gazetelerde okumuş olabilirsiniz, Çin ile ilgili bu 2005 kota kaldırılması durumunun 2007’ye ertelenmesi ihtimali olduğundan söz ediyor, bu konuda konuşmasını isteyecektim ancak Cenevre’ye gitmesi gerekmiş. Konuyu onunla da görüşebilirsiniz.

Sonuç itibariyle bundan sonra çok dinamik olmak zorundayız. Bu Ürdün NSB’nin bir özelliği Türk yatırımcıların sadece ABD’ye ihracat açısından değil, Lübnan, İsrail, Suudi Arabistan gibi Ortadoğu ülkeleriyle de çok yakın konumlanmasını sağlaması açısından çok önemli. Ben şimdi sözü Bayan Toukan’a vermek istiyorum.

RCDI Pazarlama Müdürü Rana Toukan’ın Sunumu

Günaydın. Öncelikle tüm katılımcılara çok teşekkür ediyorum. Bize Ürdün’deki Nitelikli Sanayi Bölgesi’nin size sunacağı fırsat ve avantajlarla ilgili olarak bir sunum yapma imkanını vermiş oldunuz.

Sunumumda öncelikle şirketimi sizlere tanıtmak istiyorum. Daha sonra NSB kavramını ve bu kavramın sizlere sunduğu avantajların detaylarını anlatacağım.

RCDI şirketi 1999 yılında gayrı menkul yatırım şirketi olarak kurulmuş, dürüstlük, güvenilirlik ve pragmatizm kavramlarını birleştiren bir şirkettir. Misyonumuz bütün sanayi tesislerinin tasarım aşamasından, planlama, inşaat, pazarlama, hizmet sunma, kiralama gibi bütün aşamaları üzerinde uzmanlaşmaktır. 2004 yılında Amerikan hükümeti tarafından RCDI şirketine Nitelikli Sanayi Bölgesi statüsü verilmiştir.

RCDI aynı zamanda Muasher Grubu’nun da şirketler bünyesindedir. Muasher Grubu Ürdün’deki en ileri gelen yatırım gruplarından biridir ve finans, sigorta, ağırlama ve endüstri hizmetleri sektörlerinde son derece geniş yatırımları vardır. Grubun içinde Ürdün Ulusal Bankası, General Arabia Sigorat Şirketi, Sheraton ve Mariott Otelleri ve bunların dışında diğer küçük şirketler bulunmaktadır. Grup hem bizim şirketimizi hem de bütün müşterilerimizi deteklemeye hazırdır.

Şimdi biraz NSB kavramı ile ilgili bilgi vermek istiyorum. 1996 yılında Ürdün ve Israil arasındaki barış sürecini desteklemek için ABD Kongresi NSB’leri kurulmasıyla ilgili bir karar aldı. Amaç NSB’ler ve bu bölgelerle ilgili projeler aracılığıyla ekonomik işbirliğinin artırılması ve bu vesileyle barışın geliştirilmesiydi. Bu projelerle ABD Hükümeti Ürdün’de bölgeler belirledi ve bu bölgelerde yapılacak olan üretimin gümrük vergileri, kotalar ve diğer tarife dışı engellerden muaf olması öngörüldü. NSB’lerinde imalat yapan şirketler aynı zamanda Ürdün’ün ABD, AB, Arap ülkeleri ve diğer ülkelerle olan serbest ticaret anlaşmalarından da yararlanabilmektedirler.

NSB’lerinde üretilen ürünlerin ticari engellerden ve kotalardan muaf olması için öncelikle Ürdün’deki NSB’de, İsrail’de, Batı Şeria’da ve Gazze’de temel olarak değiştirilmesi gerekiyor. Burada üç yöntem kullanılabilir:
Birinci yöntem: Üretilen ürünlerin asgari değerinin % 35’i NSB’lerde yaratılmalıdır. Bunun % 11.7’si Ürdün NSB’den, % 8’i Israil’den, % 15.3’ü Ürdün’den, İsrail’den, Batı Şeria’dan, Gazze’den veya dünyanın herhangi bir yerinden gelebilir.
İkinci yöntem: Ürdün’deki NSB’de imalat yapan bir imalatçı ile İsrail’de imalat yapan imalatçı nihai ürünün toplam maliyetinin % 20’sini karşılayacak şekilde bir ortaklık yapabilirler.
Üçüncü yöntem: Önceki iki yöntemin birleştirilerek kullanılması

RCDI, özellikle bulunduğu yer, dünya standartlarında altyapısı, son model tasarım ve planlama sistemlerini kullanması, üstün hizmet ve maliyet açısından bu bölgede çok büyük avantajlar sunması ile kendisini farklı kılmak isteyen bir şirkettir.

RCDI’ın yerleşimine bakarsak, 633.000 m2’lik bir alanı kapsamaktadır. Karayolu, havayolu ve deniz yoluyla çok kısa sürede ulaşılabildiği için sevkiyat süreleri de görece kısalabilmektedir. Sanayi şehrinin Amman’a uzaklığı 30 dk., Queen Alia Havaalanına uzaklığı 25 dk., Zarka’ya uzaklığı 15 dk., Akaba’ya uzaklığı 350 km. ve Hayfa’ya uzaklığı da 120 km.dir. Aynı zamanda bu bölge otoyollarla Ürdün’ü Suudi Arabistan, Suriye ve Irak’a bağlayan son derece yakın ve merkezi bir noktadadır.

RCDI sanayi şehrinde gelişim, üretim ve ihracat süreçleriyle ilgili destek hizmetleri de sunulmaktadır. Sanayi şehrinin etkinlik ve verimliliğini uluslararası standartlara çıkarabilmek için dünya çapında gelişmiş bir altyapı mevcuttur. Sanayi şehri içindeki trafiği en iyi şekilde düzenleyebilmek için 30 m. genişliğinde ana yolları ve 20 m. genişliğinde tali yollarıyla bir karayolu ağı oluşturulmuştur. Aynı zamanda, müşterilerin iletişim ihtiyaçlarını karşılayabilmek için son derece gelişmiş bir telekomünikasyon ağı mevcuttur. Tesislerimizde gelişmiş bir su şebekesi ile yangınla mücadele şebekesi de kurulmuştur. Bunun yanı sıra, RCDI içinde temiz suya ulaşabilmek için bir artezyen kuyusu vardır ve su rekabetçi fiyatlarda sunulabilmektedir. Atık su arıtma tesisi ve şebekeleri de tamamen kanalizasyon şebekesinin bir parçası haline gelmiştir.

RCDI’da iyi dağılımlı ve etkin bir master planı oluşturmak için her türlü titizlik gösterilmiştir. Endüstri şehrinin % 82’si sınai çalışma bölgesi olarak ayrılmıştır ve burada hazır binalar da vardır. Sanayi şehrinin bir kısmı serbest bölge statüsüne de sahiptir. Böylece sadece NSB olmanın avantajlarından değil, aynı zamanda serbest ticaret bölgesinin avantajlarından da yararlanmak mümkündür. Alanın % 11’i destek hizmetlerine ayrılmıştır. Bu destek hizmetleri arasında yatakhaneler, yemek hizmetleri, yemekhane, mutfak, idari birimler, işçi bulma büroları, güvenlik hizmetleri, sivil savunma, karakol, otobüs terminali, klinik ve sağlık ocağı, su depoları, elektrik istasyonları, telekom binası ve aynı zamanda su arıtma tesisi bulunmaktadır. Bölgenin % 7’si Yatırım Hizmetleri Merkezi’ne ayrılmıştır. Burada mağazalar, ofis alanları, banka şubeleri, restoranlar, supermarketler, nakliye şirketleri, postane, iş merkezleri, aynı zamanda eğitim ve konferans salonları bulunmaktadır.

RCDI kayıt, gelişim, üretim ve ihracata uzanan bütün aşamalarda müşterilerine tam bir hizmet sunabilmek için kişiye özel müşteri yönetim modelini geliştirmiştir. Her müşteriye RCDI tarafından eğitilmiş bir müşteri temsilcisi verilmektedir. Bu müşteri temsilcisi her aşamada bütün hizmetlerin tam olarak müşteriye sunulmasını sağlamaktadır.

RCDI aynı zamanda Ürdün’de yatırım yapmak isteyen bütün müşterilere Yatırım Hizmetleri Merkezi aracılığıyla danışmanlık ve destek hizmetleri de sağlamaktadır. Böylelikle bu şirketlerin ihracatlarında ve imalatlarında başarılı olmaları için yardımcı olunmaktadır. Bu hizmetler arasında finans ve sigorta hizmetleri, işe alım ve eğitim hizmetleri, gümrük kleransı, nakliye ve konuyla ilgili diğer hizmetler bulunmaktadır.

Aynı zamanda özel ve kurumsal yatırımcılardan destekle öz sermaye iştiraki de sağlanabilmektedir. NSB’de üretilen ürünleri tarife, kotalar ve ticari bariyerlerden de muaf olmasının dışında bir takım maliyet avantajları da mevcuttur. Ürdün NSB’si maliyet etkin bir bölgede kurulduğu için işgücü maliyeti saatte 0.65 dolara tekabül etmektedir. Bu Çin ve Hindistan’la karşılaştırıldığında bile rekabetçi gücünü koruyan bir rakamdır. Bunun yanı sıra bölgede sunulan elektrik ve su hizmetleri de mali anlamda avantaj sağlayan şekilde sunulmaktadır.

RCDI’da su da son derece düşük fiyatlarla sunulmaktadır ki, metreküp fiyatı 1.25 dolardır. Bu da rekabet anlamında bize bir avantaj sağlamaktadır. Özellikle bol suya ihtiyaç duyan üretimlerde son derece düşük maliyetler getirmektedir.

Bir örnek olarak sentetik süeter üretimi yapan üreticilerin durumu birbiriyle karşılaştırıldığında Ürdün’ün maliyet avantajı açıkça görülmektedir. Çin’de işgücü maliyeti toplam maliyetin % 11’ini oluşturmaktadır. Böyle bir yapıda genellikle diğer masraflar ve vergilerin bütün maliyet üzerindeki etkisi daha yüksek olmaktadır. Bu yüzden Ürdün NSB’ne baktığınızda burada üretim yapan şirketlerin bu anlamda da son derece büyük bir avantaja sahip oldukları ve rekabetçi olabilecekleri ortaya çıkmaktadır.

Türkiye’deki Serbest Bölgeler ile Ürdün karşılaştırıldığında herhangi bir operasyon için Ürdün’deki maliyetlerin daha düşük olduğunu görmekteyiz. RCDI son derece rekabetçi fiyatlarla çok yüksek kalitede hizmetleri sunmaktadır. Aynı zamanda, RCDI bütün müşterilerine kiralama ve satın alma seçeneklerinin yanı sıra kendi tesislerini inşaa etme veya RCDI’ı kendilerine tesis inşaa etmesi için görevlendirme seçeneklerini sunmaktadır. Bölgede, hemen tesis sahibi olmak isteyen müşteriler için aynı zamanda hazır tesisler de bulunmaktadır.

Bir promosyon olarak RCDI’a yatırım yapmak isteyen ilk iki Türk şirketinden bir yıllık kira bedeli alınmayacaktır.

Son olarak, sizlere Ürdün sahip olduğu diğer avantajları şöyle sıralayabilirim, ucuz maliyet koşulları ve nitelikli işgücü; giyim sanayi alanında hükümet tarafından desteklenen işgücü eğitimi verilmesi; gelirlerin, ücretlerin ve sermayenin yatırımcı ülkeye tam olarak transfer edilebilmesi imkanı; yabancılara sanayi sektöründe proje geliştirme imkanı tanınması; istikrarlı bir siyasi ortam ve % 2 civarında bir enflasyon oranı.