TABA Tarafından Düzenlenen Tanışma Resepsiyonu

22 Eylül 2004 / İstanbul

 

TABA yeni çalışma dönemine, 22 Eylül 2004 tarihinde Kuruçeşme Divan Oteli’nde üyelerine verdiği bir resepsiyonla başladı. Resepsiyonda yaklaşık 120 TABA üyesi, Sivil Toplum Örgütü ve diplomatik misyon temsilcileri ile çok sayıda basın mensubu hazır bulundu.

 

TABA Başkanı Adnan Nas, toplantıda üyelere hitaben yaptığı konuşmasının başında, TABA’nın yaz dönemindeki çalışmaları hakkında kısaca bilgi verdi.

 

Nas konuşmasında daha sonra, göstergelerin iyileşmesi ve ekonomide siyasi iradenin de olumlu olarak ortaya çıkmasıyla, AB perspektifinin güçlendiğini, ancak bütün dengelerin kalıcı olarak sağlandığının söylenemeyeceğini belirtti. Cari açığın sıcak parayla finanse edildiğini bu nedenle de sabit kurdan çok farklı olmayan bir risk ihtimalinin bulunduğunu sözlerine ekleyen Nas, Türkiye’nin başarılara rağmen bir kısır döngü içinde olduğunu hatırlatarak, bu kısır döngüyü aşmanın yolunun işletmelerimizin rekabet gücünün artırılması olduğu söyledi.

 

Uluslararası konjonktürün hem ABD faizlerindeki yükselme eğilimi hem de perol fiyatları ile olumsuz yönde değiştiğini ifade eden Başkan Nas, Irak’ın petrol piyasasında yer almamasının petrol fiyatlarının kısa vadede düşmeyeceğinin göstergesi olduğuna işaret ederek, istikrarlı bir Irak olmadan arz ve talep açısından petrol piyasasının dengeye gelmeyeceğini ifade etti.

 

Türkiye’de büyümeye rağmen işsizliğin arttığını, çünkü büyümenin büyük ölçüde ithalata dayandığını söyleyen Nas, Türkiye’nin hala kısa vadeli ödemeler dengesi ve IMF ile uğraştığına dikkat çekerek, geçiştirilmeye çalışılan bu gündemin birkaç yıl sonra yeniden Türkiye’nin önüne çıkacağını hatırlattı. Nas, bu nedenle, bu gündemin şimdiden öngörülerek, işletmelerimizin  verimliliğinin ve uluslararası piyasalara entegrasyonunun artırılmasının gerekliliğini ifade etti. Türk işletmelerinin Amerikan şirketleriyle işbirliği yapacak ve uluslararası piyasalara tamamen entegre olacak düzeye getirilmesi konusunda TABA’nın bir rehberlik görevi üstleneceğinin altını çizen Nas,  temennilerle işbirliklerinin kurulamayacağını, hatta Başbakanların el sıkışmasının da yeterli olmayacağını çünkü işletmelerin birbirleriyle aynı dilde konuşmaları gerektiğini vurguladı.

 

Sadece mevzuat değişikliği yaparak Türkiye’ye yabancı sermaye girişinin artırılamayacağını söyleyen Nas, ABD’nin dünya çapında yıllık 2 trilyon dolar dış ticaret hacmi ve toplam 2.5 trilyon dolar dış yatırımı olan bir ülke olduğunu, ABD’nin stratejik ortağı Türkiye’nin ise bundan aldığı payın binde bir-iki ile sınırlı kaldığına işaret ederek, bu gerçekle yüzleşilmesi gerektiğini belirtti.

 

Nas, TABA’nın ayda iki kez yayınlanan Amerikan Ticaret Odaları Birliği’nin bütün dünyada okunan bülteninin Türkiye ile ilgili bölümünü hazırladığını belirterek Türkiye’nin marka bilinirliğini arttırılmasına katkıda bulunulduğunun altını çizdi.

 

Adnan Nas, TABA olarak başta KOBİ’ler olmak üzere Türk işletmelerin kurumsal altyapılarını güçlendirmek, rekabet güçlerini artırmalarını temin etmek, finans ve sermaye piyasalarına girişlerini kolaylaştırmak, böylece Amerikan firmalarıyla işbirliğine ve ortaklığına hazır hale getirmek konusunda çalışmalar yapılacağını, Türk firmalarına Amerikan firmaları ile iş yapma yöntem ve teknikleri konusunda danışmanlık sağlayacaklarını anlattı.

 

TABA Başkanı bunların dışındaki hedefleri Türkiye’ye yatırım çekilmesi için, diğer sivil toplum kuruluşları ve kamu otoriteleriyle ortak çalışmalara katılmak, yatırımcıların sorunlarını çözmek; TABA tüzüğünde misyonuna uygun olarak yapılan değişiklikleri bütün organları aktive ederek hayata geçirmek; ekonomik ve ticari içerikli toplantılar dışında sosyal içerikli, bilgi ve görüş teatisi sağlayacak toplantılar düzenlemek; konferans, seminer, fuar ve atöyle çalışmaları gerçekleştirmek; fikri hakların korunması; tahkim, deregülasyon, yeniden yapılanma mevzuatı, birleşmeler; Amerikan-Türk vergi ve ticaret anlaşmalarında aksayan noktaları iki taraflı görüşerek gidermeye çalışmak; Nitelikli Sanayi Bölgeleri ve Serbest Ticaret Anlaşmaları konularında teknik ve uzmanlık çalışmalarını yapmak olarak sıraladı.

 

Toplantıda daha sonra Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk katılımcılara bir hitapta bulunarak, bankacılık sektörünün içinde bulunduğu son durum hakkında bilgi verdi. Ertürk, Türkiye’de bugün bankacılık sisteminin artık daha güven verici ve daha istikrarlı bir yapı kazanmış durumda olduğunu hatırlatarak bankacılığın hem yapısal hem konjonktürel açıdan çok daha dayanıklı hale geldiğini vurguladı. Geçmişte bankacılık sektörünün neredeyse girilmesi en kolay çıkılması en zor olan sektör haline geldiğini ifade eden Ertürk, oysa bankacılık sektörünün giriş ve çıkış stratejilerinin en sıkı düzenlenmesi gereken sektör olduğuna dikkat çekti. Bugün artık sistematik krizlerin yaşanmayacağı şartların oluşturulmasını konuştuklarını dile getiren TMSF Başkanı, çalışmalarında uyguladıkları ekstra olağanüstü yöntemlere zorunlu olarak başvurduklarını da söyledi.

 

Resepsiyonda basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Ertürk, Uzan Grubu’ndan devralınan şirketlerin satış süreci hakkında bilgi verdi. Yıl sonuna kadar satışının gerçekleştirilmesi beklenen 10 çimento fabrikasına Türkiye’nin büyük holdingleri ve yabancı firmalardan talep geldiğini anlatan Ertürk, Uzan Grubu’ndan devralınan, Rumeli Çimento Grubu’nun Gaziantep, Ergani, Lalapaşa, Şanlıurfa, Trabzon, Van, Bartın, Ladik, Eskişehir ve Lalahan çimento fabrikalarının Türkiye’nin toplam çimento kapasitesinin % 11.7’sine sahip olduğunu belirtti. Ertürk, daha önce Oyak, Sabancı, Çimentaş, Nuh ve Lafarge bu çimento fabrikaları ile ilgilendiklerini açıkladıklarını da sözlerine ekledi.