Türk-Amerikan İşadamları Derneği (TABA) tarafından 12 Eylül 2003 tarihinde Başbakan Sn. Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmacı olarak katıldıkları bir konferans ve akşam yemeği düzenlendi. Akşam yemeğine, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güner, İstanbul Valisi Muammer Güler, ABD Başkonsolosu Dr. David L. Arnett, Amerikan Ticaret Odası Avrupa'dan Sorumlu Kıdemli Temsilcisi Peter-Hans Keilbach, İstanbul Büyükşehir Beldiye Başkanı Ali Müfit Gürtuna ve AKP İstanbul Milletvekili Egemen Bağış ile 400 kadar üst düzey işadamı, yabancı misyon temsilcisi ve bürokrat katıldı.

Türk-Amerikan İşadamları Derneği (TABA) Başkanı Sayın Zeynel Abidin Erdem yaptığı açılış konuşmasında, Türkiye'nin 2 yıl önce tarihinin en büyük krizi ile karşı karşıya kaldığını, bu krizden daha güçlü bir yapıya kavuşarak çıktığını ve krizin aşılmasında Türkiye'ye destek olan tek ülkenin ABD olduğunu ifade etti. Türkiye'nin 3 Kasım seçimleriyle siyasi istikrara kavuştuğunu belirten Erdem, hükümetin Türk halkının ihtiyaçlarına hızlı cevap veren, genç, dinamik ve yeniliklere açık bir çalışma içinde olduğunun altını çizdi. Konuşmasında 11 Eylül saldırılarına da değinen Erdem, ABD'nin terörle mücadelesinde Türkiye'nin her zaman yanında olduğunu söyleyerek, Türkiye'nin laik ve demokratik yapısıyla bir uygarlıklar ve dinler çatışmasının önlenmesinde büyük rol oynadığını hatırlattı. TABA Başkanı, Türkiye ile ABD arasında 50 yıllık tarihsel dostluğun, değişen dünya şartlarında daha da güçleneceğine olan inancını da dile getiridi.

Başkan Zeynel Abidin Erdem'den sonra söz alan AKP İstanbul Milletvekili Sayın Egemen Bağış, Amerika'da yaşayan Türk toplumunu diğer gurbetçi toplumlardan ayıran en önemli özelliğin, eğitim seviyesi ve bunun getirdiği birlik ve beraberlik bilinci olduğunu dile getirerek, ülkemize yönelik yanlış algılamaların ve yönlendirmelerin karşısında tek vücut olarak durabilmemizi sağlayacak en önemli unsurun bu birlik ve beraberlik olduğunun altını çizdi. ABD'deki Türk toplumunun kendisinden onlarca kat daha geniş karşıt lobi gruplarının varlığına rağmen Türkiye aleyhindeki tasarıların ABD Kongresi ve Senatosu'ndan geçişini önlemekteki başarıların bunun kanıtı olduğuna işaret eden Bağış, konuşmasının sonunda Türk-Amerikan İlişkilerine verilen önemin vurgulanması için hükümet programında yer alan ''Hükümetimiz ABD ile tarihsel derinliğe ve karşılıklı saygıya dayalı ilişkilerini, bundan sonra da en dinamik biçimde sürdürecektir. Hükümetimiz, ABD ile müttefik olmanın önemine ve işlevine uygun bir etkinlik üretmeyi önemsemekte, ABD ile ilişkilerimizi ve işbirliğimizi, halklarımızın karşılıklı yarar ve çıkarları doğrultusunda ve bölgesel istikrarın da bir boyutunu teşkil edecek biçimde en üst düzeye çıkartmak arzusundadır'' maddesine atıfta bulundu.


Sayın Başbakanım,
Sayın Bakanlar, Milletvekilleri, Büyükelçiler, Değerli Basın Mensupları,
Kıymetli Misafirler,

Hoşgeldiniz,
TABA'yı bu önemli gününde yalnız bırakmadığınız ve varlığınızla onurlandırdığınız için teşekkür ederiz.

Türk-Amerikan İşadamları Derneği TABA, 9 Temmuz tarihinde bu salonda tarihi bir gün yaşamış ve ABD 42. Başkanı Sayın Bill Clinton'u misafir etmişti. Bugün yine Derneğimiz için unutulmayacak çok önemli birgün olacaktır.

Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Derneğimizin davetini kabul edip bizi şereflendirmesinin onurunu yaşıyoruz. Huzurlarınızda Sayın Başbakanımıza, şahsım ve TABA Yönetim Kurulu adına teşekkür ediyorum.

Türkiye tarihinin en önemli ekonomik krizi ile 2 sene once karşı karşıya kaldı. Tüm dünya bu krizin ardından büyük sosyal patlamalar beklerken, Türk insanının inançları, gelenekleri ve çalışma azmi sayesinde ayakta kaldığını gördü. Geriye dönüp baktığımızda ise zorlukların bizi bugün daha güçlü bir yapıya kavuşturduğunu görüyoruz. Bu krizin aşılmasında bize destek veren tek dost ülke ise Amerika Birleşik Devletleriydi.

3 Kasım seçimlerinin ardından ise Türkiye şiddetle ihtiyaç duyduğu siyasi istikrara kavuştu. Bugün Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinde tüm dünyayı şaşırtarak ve takdirini toplayarak yapılan reformların hızla hayata geçirildiğini görüyoruz.

Hükümetimiz, Türk halkının ihtiyaçlarına hızlı cevap veren, genç, dinamik ve yeniliklere açık bir çalışma içerisindedir. Bu inanç ve kararlılık ile önümüzde aşılamayacak engel olmadığını artık çok iyi biliyoruz. Türk halkının haketmiş olduğu gurur ve özgüvenin tekrar kazandırıldığını iftiharla izliyoruz.

11 Eylül'de dünyanın şahit olduğu en trajik olay cereyan etti. Bugün bu hain saldırının yıldönümü. Dünyada yıllarca terörle mücadele etmiş bir ülke olarak, ABD'nin terörizme açtığı savaşta ilk günden itibaren yanında olduk, terörizmi birlikte lanetledik. Türkiye laik ve demokratik yapısıyla bir uygarlıklar ve dinler çatışmasının önlenmesinde büyük rol oynamıştır.

Yeni dünya düzeninde sosyal, kültürel ve stratejik amaçları ortak olan ülkeler arasında kendiliğinden ittifaklar oluşmaktadır. Türkiye ile ABD arasındaki 50 yıllık tarihsel dostluğun, değişen dünya şartlarında daha da güçleneceğine inancımız tamdır.

Ortadoğu'da çok derin bir siyasal ve toplumsal deprem yaşanıyor. Bölgede istikrarın bir an once sağlanması ise tüm dünya ülkeleri için çok büyük bir önem arz ediyor. Komşularımızın ekonomik ve siyasi düzeni ne kadar çabuk tesis edilirse, biz de çok yakın bir gelecekte Avrupa Birliği üyesi bir Türkiye olarak insanlarımıza daha aydınlık bir gelecek sunabiliriz.

Sayın Başbakanımıza varlığı ile bizi şereflendirdiği için huzurlarınızda tekrar teşekkür ediyorum.


Sayın Başbakanım, Sayın Başkan, Değerli Konuklar,

Türk-Amerikan ilişkilerine önemli katkıları bulunduğuna inandığım sivil toplum örgütlerinden Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu'nun yıllarca Başkanlığını yapmış biri olarak başta Sayın Zeynel Abidin Erdem olmak üzere, Türk-Amerikan İşadamları Derneği'nin tüm üyelerinin ne kadar özverili çalışmalar gerçekleştirdiğini yakından biliyor ve takdir ediyorum.

Uzun yıllar temsil etme onurunu yaşadığım Amerika'daki Türk toplumunu diğer ülkelerdeki gurbetçi toplumlardan ayrı kılan tek özellik, toplumun eğitim seviyesi ve bunun getirdiği birlik ve beraberlik bilincidir. Ülkemize yönelik yanlış algılamaların ve yönlendirilmelerin karşısında tek vücut olarak durabilmemizi sağlayacak en önemli unsur işte bu birlik ve beraberliktir. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Türk toplumunun kendisinden onlarca kat daha geniş karşıt lobi gruplarının varlığına rağmen ülkemiz aleyhindeki tasarıların ABD Kongresi ve Senatosu'ndan geçişini önlemekteki başarıları bunun önemli kanıtıdır.

Bu nedenledir ki Sayın Başbakanımız yurtdışında ziyaret ettiğimiz Türk toplumlarına her fırsatta birlik ve berabelik içinde olma gereğini tavsiye etmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri ile ekonomik ilişkiler içinde bulunan siz değerli TABA üyeleri de kendi aranızdaki dayanışmanın sonuçlarını eminim bire bir görmektesiniz.

Günümüzün konusu Türk-Amerikan İlişkileri. Sayın Başbakanımız konuşmasında bu konuya detaylı değinecektir. Ben son olarak gerek 58. gerekse 59. AK Parti Hükümetleri'nin bu konuya verdiği önemi Meclisimizin onayladığı Hükümet Programı'ndan alınan şu cümlelerle belirtmek istiyorum, ''Hükümetimiz ABD ile tarihsel derinliğe ve karşılıklı saygıya dayalı ilişkilerini, bundan sonra da en dinamik biçimde sürdürecektir. Hükümetimiz, ABD ile müttefik olmanın önemine ve işlevine uygun bir etkinlik üretmeyi önemsemekte, ABD ile ilişkilerimizi ve işbirliğimizi, halklarımızın karşılıklı yarar ve çıkarları doğrultusunda ve bölgesel istikrarın da bir boyutunu teşkil edecek biçimde en üst düzeye çıkarmak arzusundadır.''

İki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesinde bu tür toplantıların büyük önemi olduğuna inanıyorum. Katıldığınız için hepinize teşekkür ediyor, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.


Değerli Konuklar,
Baylar ve Bayanlar,

Türkiye ile ABD arasındaki ticari, ekonomik ve sosyal bağların geliştirilmesi için çaba harcayan ve bu alanda önemli katkılarda bulunan Türk Amerikan İşadamları Derneği'nin değerli üyelerine hitap etmekten duyduğum memnuniyeti ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Bu akşam bu güzel muhabbet sofrasında, bir Anadolu ifadesidir bu, birçok dost ülkelerin Büyükelçilerini görüyorum, Başkonsoloslarını görüyorum, kendileriyle birarada olmanın mutluluğunu da ayrıca ifade etmek isterim.

Demokratik ve özgür dünyanın iki üyesi olan Türkiye ve ABD köklü ve önemli bir ortaklığı paylaşmaktadırlar. Dünyanın hızlı değişimlere tanık olduğu bir dönemde demokrasiye, özgürlüğe, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne verdiğimiz önem, ülkelerimizi birbirine bağlayan temel değerler olmaya devam etmektedir. Paylaştığımız bu ortak değerler ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin çok yönlü ve çok boyutlu bir içeriğe sahip olmasına ve geniş bir yelpazede somutlaştırılmasına imkan vermiştir.

İki ülke, bu çerçevede, savunma ve güvenlik konularında olduğu kadar insan haklarının demokrasinin ve pazar ekonomisinin geliştirilmesi konularında da birlikte hareket etmiştir. Ülkelerimiz dünya barışını ve güvenliğini tehdit eden Körfez Savaşı ve daha sonraki, Bosna-Hersek ve Kosova gibi sorunlar karşısında yakın işbirliği içerisinde bulunduklarını kanıtlamışlardır.

Zaman zaman yaşanan güçlüklere rağmen iki ülke arasındaki dostluk ve ittifak ilişkisi sağlam bir zemine oturmuştur. Kendi sistemlerine sahip iki ülke arasında kimi zaman görülen bazı anlaşmazlıklar doğal kabul edilmelidir.

Türkiye'nin, Amerikan devlet sisteminde yer alan "Yönetim" ile "Kongre" arasındaki ilişkiler ve Kongre'de Türkiye aleyhtarı lobilerin siyasi etkisinden kaynaklanan çalışmalardan dolayı zaman zaman bazı güçlükler yaşandığı da bir gerçektir.

ABD'nin de, Türkiye'nin uluslar arası sorunlara hassas kamuoyunun yanı sıra, meclis ve özgür basınla birlikte muhalefetten oluşan dengelerin şekillendirdiği kendi demokratik sisteminin bulunduğunu kabul etmesi gerekmektedir. İki ülkenin bazı olaylar karşısında farklı yaklaşımları ele alınırken, birçok noktalarda tamamen örtüşen yaklaşımları da vurgulanmalıdır.

Değerli Misafirler,

Irak'ta savaş sonrasında oluşan koşullar ışığında artık geleceğe bakmak durumundayız. Irak'ta ivedilikle yapılması gereken iş, asayiş ve kamu düzeninin tesis edilmesi, halkın can ve mal güvenliğinin korunması ve temel ihtiyaçlarının etkinlikle karşılanmasıdır. Bu alanlarda arzulanan mesafenin henüz alınamadığı görülmektedir. Irak halkının geçmişi arar konuma gelmesi en büyük tehlikedir. Bu bakımdan ağır hareket etmeye kimsenin hakkı yoktur.

Türkiye elinden gelen bütün samimiyetle hergün 2.000-3.000 arasındaki kamyon ve tırla Irak'a gıda ve ilaç göndermektedir. Gönderdiğimiz ekiplerle oralarda hastane restorasyonlarına başlamış durumdayız. Bütün bunların hepsi bir komşuluk görevi olarak ele aldığımız ve attığımız adımlardır. İnsani yardım çerçevesinde bunlar devam edecektir.

Irak'ta asayiş sağlandıktan, insani ihtiyaçlar karşılandıktan ve istikrar tesis edildikten sonraki en büyük aşama, yönetimin tedrici olarak Iraklılara devredilmesidir. Tabii bu arada birçok gelişmeleri de birlikte izliyoruz ve izlerken zaman zaman yoruluyoruz da. Çünkü hergün duyduğumuz, halen en ufak bir adım atılamadığı, suların akmadığı, elektriklerin verilemediği, altyapının ve yolların tamamen tahrip olmuş durumda olduğudur. Bütün bunları duyunca diyoruz ki, demek ki hala bir mesafe alınamıyor. Eğer ciddi olarak bu iş ele alınır ve hele hele yakın komşu olan Türkiye burada önemli bir görevi, Irak halkının da talebi olması kaydıyla, üstlenirse Irak o beklenen çağdaş, modern, demokratik dönemini süratle yakalamak fırsatını elde eder.

Irak'ın toprak bütünlüğü ve ulusal birliğinin korunmasını baştan sona istediğimizi ve ülkenin doğal kaynaklarının bir bütün olarak Irak ulusuna ait olduğunu ifade ettik. Irak'taki etnik unsurların birinin bir diğerine egemenlik sağlamasının asla yanında olmadığımızı hep dile getirdik. Bugün de aynı anlayış içindeyiz. Şu an da süratle Irak'ta bir anayasanın yapılmasının gerekliliğini savunuyoruz. Ama bu anayasa sadece akademisyenler tarafından yapılmamalıdır. Bu anayasa sadece bürokratlar tarafından da yapılmamalıdır. Bu anayasa katılımcı bir anlayışla, akademisyenleriyle, bürokratlarıyla, pratik hayatın içinde olanlarla müşterek olarak, sivil toplum örgütlerinin katılımlarıyla yapılmalıdır. Bu anayasa Irak'ın kendi öz değerleriyle çatışacak bir anayasa olmamalıdır. Eğer böyle bir anayasa olacak olursa, Irak bu geçiş dönemini de çok sağlıksız yapacaktır.

Bir başka konu, anayasadan sonra süratle, uluslararası niteliğe sahip bir heyetle Irak'ta nüfus sayımına gidilmesidir. Bu nüfus sayımının ardından, yapılacak seçimlerin adımları atılmalı ve Iraklılar kendi yönetimlerini kendileri belirlemelidir. Bu süreç ne kadar uzarsa, bunu iddia ile söylüyorum, Irak halkı tekrar Saddam dönemini aramaya başlar.

Irak'ın en kısa zamanda uluslararası toplumla da yeniden buluşması gerekmektedir. Irak halkının yıllardır çekmekte olduğu zulüm son bulmalıdır. Eğer bunun emareleri görülecek olursa, bu tabii uluslararası bütün çevrelerde de Irak halkının maalesef hala huzur, mutluluk bulamadığını ortaya koyacak, bunun dedikoduları farklı bir şekilde uluslararası kuruluşları da zora sokacaktır. Burada bir gerçeği ifade etmeden geçemeyeceğim, Birleşmiş Milletler hala Irak'ta beklenen performansını ortaya koyamamıştır. BM'in bu performansı ortaya koyması ve baş alması gerekmektedir. Ön alması gerekmektedir. Böylece inanıyorum ki birçok ülke de Irak'ta huzurun, mutluluğun sağlanması konusunda görev almanın peşinde olacaktır.

Türkiye Irak'ın komşusu ve Irak halkının dostu olarak çeşitli boyutları bulunan bu yeniden yapılanma sürecinde elinden gelen katkıyı yapacaktır. Bu amaçla, başta Amerikalı olmak üzere, ilgililerle temaslarımızı sürdürmekteyiz.

ABD, Irak'ta asayiş ve huzuru sağlamak için oluşturulmakta olan istikrar gücüne kuvvet katkısında bulunmamızı talep etmiş bulunmaktadır. Konuyu tüm boyutlarıyla değerlendirmekteyiz. Biz bu konuda kararımızı, rastgele, alelacele vermek peşinde değiliz. Bu bakımdan, gerek Genel Kurmay olarak, gerek hükümet olarak, Dışişleri olarak, heyetlerimizi gönderdik. Irak'tan çeşitli heyetler ülkemize geldiler ve bu konuları enine boyuna görüştük, görüşmeye devam ediyoruz. Bütün bu görüşmelerin sonunda, müzakerelerimizi yapacak ve ondan sonra da konuyu hükümet olarak gerekirse TBMM'ne getireceğiz. Bunu yaparken bizler bir jandarma, bir polis gibi Irak'a girmek istemiyoruz. Buraya girmekteki tek amacımız Irak halkının mutluluğudur. Mehmetçik Irak halkına, nasıl Kosova'da Kosovalılara, Bosna-Hersek'te Boşnaklara, Afganistan'da Afgan halkına yardımcı olduysa aynı şekilde yardımcı olacaktır.

Şu andaki durum geçmiş safhadan çok çok farklıdır. Bunu farklı göstermeye de kimsenin hakkı yoktur.

Sonuç olarak, Türkiye - ABD ilişkileri ittifak ilişkileridir ve karşılıklı ortak çıkarlara ulaşmayı hedeflemektedir. İlişkilerimiz sadece Irak'a indirgenmeyecek kadar geniş ve uzun vadeli bir çerçevede somutlaşmaktadır. Irak'ın yeniden yapılandırılması ve bu ülkede aynı şekilde şu andaki taleplerin yerine getirilmesi ki, dün gelen geçici komisyon üyeleriyle de bu müzakereleri yaptığımızda bizden süratle kültürel alanda, eğitim alanında destek istediklerini gördük. Neden ? Çünkü sıkıntının boyutları büyük de onun için. En yakın kapısı çalınacak ülke Türkiye. Biz de tabii, bütün bunları yaparken sizin talebiniz olursa biz oraya geliriz, bizim zorla Irak'a gelmek gibi bir derdimiz de yok, bunu da bilmenizi isteriz dedik.

Bildiğiniz gibi, Türkiye'nin önümüzdeki dönemdeki ana hedefi Aralık 2004'te yapılacak zirvede Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerinin başlatılması kararı alınmasıdır.

Bu konuda ABD'nin sağlayageldiği desteğe müteşekkiriz. Bu desteğin devamını bekliyoruz.

Esasen, daha önce yapılmış anayasa değişiklikleri, yeni madeni kanun ve 5 uyum yasası paketine ilaveten son iki reform paketiyle Kopenhag siyasi kriterlerine mevzuat açısından gerekli uyum sağladık. Şimdi çalışmalarımızı bu reformların uygulanması alanında yoğunlaştırıyoruz. Bu işin iki başlığı vardır, uyum ve uygulama. Şu anda biz uyum paketlerini bitirmiş durumdayız. Son iki uyum paketi Türkiye'de aslında bir zihinsel devrimin gerçekleştirildiği uyum paketidir. Fakat uyum paketi ile bu iş bitmiyor. Bunu uygulamaya koymak asıl olandır. Şimdi de bunun adımlarını atıyoruz, atacağız ve 2004 Aralığında Türkiye müzakere sürecini başlatmış olacaktır.

Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği ile Huntington'un medeniyetler çatışması tezi de çürütülmüş olacaktır. Avrupa Birliği medeniyetler çatışmasının değil, medeniyetler uyuşmasının adresi olduğunu kanıtlamalıdır. Bu ise İslam kültürüyle demokrasiyi birarada buluşturan, bunun modeli olan Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesiyle olacaktır. Bir buçuk milyarlık İslam aleminde bunun başka bir örneği yoktur. Türkiye'nin AB üyeliği, bir buçuk milyarlık İslam aleminin AB'ne bakışını da olumlu etkileyecektir. Bu, medeniyetlerin biraraya getirilmesi, buluşturulması ve uzlaştırılmasıdır. Biz terörün karşısında değil miyiz ? Hem terörün karşısında olacaksınız, hem de buna yönelik bir adım atmayacaksınız. Bu medeniyetleri barıştırmakla olur, buluşturmakla olur. Ama şu anda bakıyoruz ki hala bu istikamette altılan bir adım yok. Hala terör devam ediyor. Ortadoğu'da terörü durdurabiliyor muyuz ? Neden durduramıyoruz ? Burada ben Amerikalı dostlarıma acı ama samimi bir ifadede bulunmak istiyorum. Terör sadece kuleler vurulduğu zaman mı terördür? Farklı ülkelerdeki kuleler vurulduğunda terör değil midir ? Bizde Anadolu'da güzel bir tesbit var, dost acı söyler ama gerçeği söyler. Terör uğruna 40.000 insanımızı kaybettik ve hala bir KADEK terör örgütüne karşı maalesef ne batı, ne Amerika gereği gibi bir tavır koymuyor.

PKK terör örgütüydü, şimdi isim değişti buna karşı da tavır koyalım diyoruz ama tavır yok, bunu anlamak mümkün değil. Biz dostlarımızdan bizden beklediklerini aynen görmek istiyoruz. Çünkü dostluk samimiyet ister, dostluk sadakat ister, bunu ortaya koymaya mecburuz. Bunu ortaya koyduğumuzda birçok şeyin nasıl hallolduğunu da birlikte göreceğiz.

Saygıdeğer Konuklar,

Önümüzdeki dönemde, iki ülke arasındaki ilişkilere daha ileri boyutlarda somut içerik kazandırması bakımından, Türkiye ve ABD arasındaki ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi ilişkilerin geliştirilmesine katkılarda bulunmuş olan Türk Amerikan İşadamları Derneği'ne de önemli roller düşmektedir.

Bu vesileyle ABD ile aramızdaki ekonomik ilişkilere kısaca değinmek ve bu ilişkilerin geleceğine yönelik bazı tespitlerde bulunmak istiyorum.

Öncelikle, Türk Amerikan Ticari Ekonomik ilişkilerinin, bu ülke ile siyasi ve askeri ilişkilerimiz seviyesine yükseltilmesinin temel hedefimiz olduğunun altını çizmek istiyorum. İlişkilerin ekonomik ve ticari boyutunun geliştirilmesi, Türkiye'nin daha fazla ABD yatırımı çekmesine katkıda bulunacaktır. Ayrıca, bu ilişkilerin geliştirilmesi, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal kalkınmasını hızlandırıcı ve AB'ne üyelik hedefini destekleyici mahiyette görülmektedir. Türkiye'nin bütün komşuları ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile ticari ve ekonomik ilişkilerini geliştirmesi de bu hedefle uyumlu değerlendirilmektedir.

Yatırımlar bakımından öncü sektörler enerji, ileri teknoloji, gıda ve turizm olarak görünmektedir. ABD yatırımlarının, dağıtım, pazarlama veya paketleme gibi alanlardan ziyade, sanayi ve teknoloji ürünleri üretimini artırıcı ve istihdamın yani sıra ülkemize Amerikan teknolojisini getirecek mahiyette olması yarar sağlayacaktır.

Mevcut aşamada, Türk-Amerikan özel sektörleri arasında esasen yakın işbirliği bulunmaktadır. Türk ABD firmaları arasında işbirliğini kurumsal bir temele oturtan ve DEİK ile ilgili diğer kurumlarımızı içeren kurumsal bir yapı mevcuttur. Sizlerin de bildiği gibi Türk ve Amerikan İşadamlarını bir araya getiren Türk Amerikan İş Konseyi, Amerikan Türk Konseyi ve İş Geliştirme Konseyi gibi yapılanmalar, Türk Amerikan İşadamları Derneği (TABA) ile birlikte bir işbirliğinin kurumsal çerçevesini de oluşturmaktadır.

ABD ile aramızda mevcut Ekonomik Ortaklık Komisyonu ve Ticaret ve Yatırım Konseyi (TİFA) gibi resmi düzeyli istişare mekanizmalarında da iki ülke özel sektörlerinin ihtiyaç ve beklentilerine cevap verecek arayışlara katkıda bulunması öncelikli görev tanımı kapsamına mütalaa edilmektedir.

Değerli Üyeler,

ABD ile mevcut ekonomik ve ticari işbirliğinin sektörler itibariyle çeşitlendirilmesi ve özellikle KOBİ'ler arasında işbirliğini teşvik edici programlarının bir an önce uygulamaya konması gerekmektedir. Türkiye'nin nitelikli, ancak göreceli olarak ucuz el emeği, coğrafi konumu ve AB ile Gümrük Birliği, ABD firmalarının sermaye ve teknoloji olanakları ile birleştirildiğinde, iki ülke arasındaki ticari ekonomik ilişkilerde atılım yapılması için geniş ufakların mevcut olduğu görülecektir.

ABD eyaletlerinden yerel firmaların ilgili ABD Ticaret Odaları aracılığıyla ülkemizi ziyaretlerinin özendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca, söz konusu ziyaretlerin genel mahiyette değil, her defasında belli sektör temsilcilerini buluşturacak şekilde yapılmasında fayda vardır.

Değerli Üyeler,

Sizlere ABD'nin dış ticaretimizdeki payına ışık tutacak birkaç rakam da vermek istiyorum. yılında, ABD ile toplam ticaret hacmimiz 6.3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu rakamın 3.3 milyar dolarını ihracatımız, 3 milyar dolarını da ithalatımız oluşturmuştur. Burada az da olsa lehte bir durum vardır. Tabii biz ABD'ye ihracatımızı artırmak ve yatırım çekmek beklentisi içindeyiz. Nitelikli Endüstri Bölgeleri konusunda geciken adımlar var, bunun tamamlanması gerekiyor. Dünyadaki farklı dost ülkelere bu imkanı sağlayan ABD, Türkiye'ye de bunu vermelidir. Bunu verdiğinde ben inanıyorum ki, sanayici ve işadamlarımız bu konuda daha ciddi bir açılımı gerçekleştirecektir. Kendilerinden zaman zaman bunun müjdesini alıyoruz. Bazı sorunlar yaşamakla birlikte bunların zaman içinde aşılacağına inanıyoruz.

Yatırımlar arasında ise, 1980 - arasında ülkemizde girmesine izin verilen toplam ABD kökenli yabancı sermaye miktarı, 4 milyar doları bulmuştur. Bu rakamın bugünkü dünya ölçeklerinde Türkiye'nin layık olduğu düzeyi yansıttığını söylemek hiç kuşkusuz mümkün değildir. Ancak, getirdiğimiz yeni yasal düzenlemelerle Türkiye'ye girecek yabancı sermayede beklediğimiz genel artışın ABD'nin payını da hızla yükselteceğine inanıyoruz. Atacağımız yeni adımla kişi başı milli gelirin 1,500 doların altında olduğu kırka yakın ilimizde yatırımlarda vergi muhafiyeti getiriyoruz, SSK primlerini düşürüyoruz, ücretsiz arazi tahsis ediyoruz, enerjiyi % 50 indirimle veriyoruz. Bunları bu bölgelerimizin kalkınması için bir teşvik olarak verirken, yabancı sermayeyi de ülkemize teşvik edelim istiyoruz. Çünkü ABD burada önemli bir rol alacaktır.

Sevgili Dostlar,

Türk Amerikan İşadamları Derneği'nin bu bağlamda bugüne kadar gösterdiği çaba ve sağladığı katkılarının önümüzdeki dönemde de artarak devam edeceğine inanıyorum. Sözlerime burada son verirken, sağlanmış olduğunuz bu imkandan dolayı Başkan Sayın Zeynel Abidin Erdem ve Yönetim Kurulu Üyelerine teşekkür ediyor ve çalışmalarınızda başarılar diliyorum.


Sayın Başbakanım,

Her konuşmanızda Türkiye'nin gündemini değiştiriyorsunuz. Sizi tebrik ediyorum. Türkiye'de artık insanlar birbirine itimat ediyor. Türkiye'de artık insanlar bankalarına itimat ediyor. Türkiye'de artık enerji kaynaklarının sömürülmediğine itimat ediyor. Türkiye'de dış politikada şahsiyet yarattınız. Size teşekkür ediyoruz. Ancak, cümlelerinizde ABD'nin dostluğu ve yakınlığını da ihmal etmeden bize vermiş olduğunuz işareti anladık. Zaten on gün gibi kısa bir zamanda on beş Avrupa devletini zat-ı alinizle tek tek dolaştık ve Avrupa Birliği'ne giriş için gösterdiğiniz gayreti takdirle karşıladık. Sayın Başbakanım hatırlarsanız, ABD'ye giderken burada buyurduğunuz sözü aynen tekrarladınız ve dediniz ki, ''size görev düşüyor, size ev ödevi veriyorum''. Talimatınız aynen yerine getirilmiştir ve Amerika'ya 13 seyahat düzenlenmiştir ve mesajlar olduğu gibi net ve düzgün yerlerine ulaştırılmıştır. Dünyanın en büyük ticari örgütü olan ABD'nin, US Chamber of Commerce, Amerikan Ticaret Odası Başkanın'nın gönlünü fethedip zatı-ı alinizin her mesajının Beyaz Saray'a ulaştırılması konusunda emin olunuz ki çok ciddi çalışmalar yapmışızdır. Çünkü siz buna hükümetinizle layıksınız. Sizi kutluyorum ve her direktifinizi bizzat şahsınızdan olmasa bile, TV'de bile verdiğiniz mesajları Türk halkının düzgün anladığını ve bizim de onu ödev telakki ederek yerine getirmeye çaba göstermeye çalıştığımıza inanmanızı rica ediyorum. Ayrıca, dost ve müttefik ABD'nin de kazanılması hususunda değerlendirmenizi de takdirle karşılıyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyor, size bir plaket, bir onur nişanı ve bir rozet takdim etmek üzere üç bakanımızı kürsüye davet ediyorum.

Ben bu plakette Sayın Başbakanıma Türk-Amerikan İşadamları Derneği'nin atfettiği cümleleri okumak istiyorum:

''T.C. Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan,

Türk-Amerikan İşadamları Derneği ülkemizin aydınlık, modern, refah toplum olarak kalkınmasında AB'ne tam üyelik sürecinde tüm dünyayı şaşırtarak, takdirini toplayarak yapılan reformların hızla hayata geçirilmesinde Türk halkına haketmiş olduğu gurur ve özgüvenin tekrar kazandırılmasında, Türkiye ile ABD arasındaki siyasi, ekonomik, kültürel ve stratejik ilişkilerin güçlendirilmesinde yapmış olduğunuz son derece güçlü katkılardan ötürü şükranlarımızı sunuyoruz.

Türk-Amerikan İşadamları Derneği''