U.S. Chamber of Commerce - " Business Partnering Program" Toplantısı
1 Şubat 2003
Washington'daki Amerikan Ticaret Odaları Birliği’nin iki yetkilisi Mark Van Fleet ve Paul Richardson 1 Şubat 2003 tarihinde İstanbul‘da TABA üyeleriyle biraraya geldi. Yaklaşık 35 TABA üyesinin katıldığı toplantıda Türk ve Amerikan küçük ve orta boy işletmelerle işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan Business Partnering Program’ın yürürlüğe konulması tartışıldı.
Mark Van Fleet, yaptığı açılış konuşmasında sözkonusu projenin iki ülke ticari geleceği açısından çok önemli bir rol oynayabileceğini, bu modelin halihazirda Singapur ve Taiwan'da denendiğini ve başarıya ulaştığını belirtti. Van Fleet, ihracat ve ithalatı iki ülke arasında daha sistemli bir yapıya dönüştürerek büyütebilecek olan projenin, ilk adımda belirli sektörlere odaklanacağını ve başarısının doğal olarak hem bu ülkelerin hem de dünya ticaretinin gelişmesine doğrudan katkıda bulunacağını ifade etti. Van Fleet bu başarının, iki ülke arası turizm ve vize presedürünün kolaylastırılmasını da olumlu anlamda etkileyeceğini hatırlattı.
İzmir Şube Başkanı Tamer Bozoklar, adı geçen projeyle ilgili nasıl bir sistem kurulacağını ve bu sistemin işleyişi içerisinde seçilen firmalarda ne tür koşullar aranacağını, "projeye uygun firma" dan ne anlaşılması gerektiği ile ilgili soruları gündeme getirdi.
Ticaret Komitesi Başkanı Gülsüm Azeri, projenin küçük ve orta büyüklükteki şirketlerle sınırlandırılmasının sakıncalı olabileceğini çünkü bütün bu ölçülerin ülkeden ülkeye değiştiğini, o nedenle bu programı, hizmeti teslim edebilecek firmalara götürmenin daha sağlıklı olabileceğini belirtti. Bu projenin uzun vadede başarısı için mutlaka sektör uzmanlarının da rol alması gerektigini ifade eden Azeri, sözü geçen programın aracılık pozisyonu ne zamana kadar devam etmeli? ve firmaların bir an önce bağımsız olarak çalışma düzenine geçmesi için neler yapılacak? sorularını yöneltti.
Erden Bilginer; turizm ve butik oteller konusunda Amerika ile ortaklaşa çalışabilecek özel bir proje olup olmadığını sorusunu yönelterek, Amerikan firma ya da kurumlarıyla iletişimde başarısız kalındığını, oysa bu iletişimin iki ülke insanlarının birbirini tanımaları açısından çok önemli olduğunu vurguladı.
Nesrin Malloy, projenin heyecan verici bir çalışma olabileceğini ancak ülkelerarası mentalite farklılıkları nedeniyle doğabilecek problemlerden dolayı gereken ilgiyi görememe riskinin bulunduğunu ifade etti.
İrem Ayşegül İnsel, projenin hayata geçirilmesi için mevcut bir program olup olmadığını sorarak, her iki tarafın ortaklaşa çalışma isteklerinin belirli bir prosedüre bağlanması ve bu prosedürün de ülke gerçekleri doğrultusunda işlemesinin önemini hatırlattı.
Efsane Aşkın, tekstil firmalarıyla ilgili son derece önemli ve spesifik bir soruları gündeme getirerek projede hedeflenen "matching" prosedüründe nasıl bir yöntem izleneceği sorusunu yöneltti.
Mark Van Fleet projeyle ilgili soruları cevaplandırırken
adı geçen 3 yıllık programda, belirli sektörlerde halihazırda ithalat - ihracat yapan ve proje koşullarına uyan küçük ve orta ölçekteki yüzlerce Türk firmasına Amerika ile ticarete başlaması konusunda sistemli bir şekilde destek verileceğini ve projede yer almak isteyen firmaların belirli bir prosedüre bağlı olarak saptanacaklarını dile getirdi. Projeyi hayata geçirecek ofisin, iki ülke arasında ticaret yapmak isteyen firmaları belirleyip seçeceğini, birbiriyle bağlantı kurmasında aracılık yapacağını, ayrıca iki ülke prosedürünün anlaşılmasında gerekli danışmanlık ve eğitimi üstleneceğini ifade etti. Van Fleet ortaklaşa çalışılacak birinci derecedeki sektörlerin IT, tarım ürünleri, otomotiv sanayi, çevre teknolojileri, tıbbi aletler, mobilya, deri, kıymetli taş ve mücevher ile turizm olduğunu da sözlerine ekledi.